Bir üçleme olarak karşımıza çıkan Godfather film serisi içerisinde Baba karakteri sürekli olarak aile içerisinde değişiklik gösteriyor. Fakat Baba karakterleri her ne kadar kendine has özellikler taşısa da her biri aynı öğretiye sahip çıkmaya çalışıyor. Bu yazı da bu öğretilerden ve ailenin işleyişinden bahsetmeye çalışacağım.
1900’lü yılların başında Sicilya’nın Corleone köyünde yaşayan Vito’nun babası İtalya’daki mafya liderine baş kaldırır. Baş kaldırışı her ne kadar başarılı olsa da babasının ölümüyle sonuçlanır ve o zamanlar 12 yaşında olan Vito’nun ileride intikam almaması için öldürülmesi kararlaştırılır. Hal böyle olunca köylüler masum Vito’ya yardım ederek Amerika’ya kaçmasını sağlar.
Amerika’da Corleone soyadını alan Vito oradaki diğer İtalyanlarla birlikte yaşamaya başlar. 18 yaşına gelene kadar fakir bir hayat sürdüren Vito buradaki diğer İtalyan gangster arkadaşlarıyla tanışır. Hayatını düzene sokar ve mahallede haraç kesen Padrone’yi öldürerek başlayan ve saygı gören bir liderliğe ve zenginliğe uzanan hikayesini başlatmış olur.
Godfather’ı diğer mafya örgüt liderlerinden ayıran özelliğiyse ailesine, birlikte yaşadığı İtalyan hemşehrilerine ve iş yaptığı insanlara sahip çıkması ve onlara payına düşeni teslim etmesinden kaynaklanır. Aslına bakarsanız Godfather iş yaptığı ortaklarını da ailesinden görür. Bir karar alınırken asla tek başına bulunmaz; her zaman bir Caporegime’sini veya aile üyesini yanında bulundurur ki herkes verilen karara tanık olabilsin. Bunu yapmasındaki bir diğer sebep ise Godfather’ın her zaman akıllı ve kendisine ihanet etmeyecek insanları grubunun içinde bulundurmak istemesi.
Godfather birlikte çalıştığı insanların kendisine bağlı ve kendisini destekleyici insanlar olmasını ister. Bu yüzden sürekli bir gözlem içerisindedir. Çünkü şartlar ve koşullar değişkendir ve ihanet genellikle en yakın dostundan gelir. Bu yüzden çok fazla konuşmak yerine dinlemeyi ve gözlemlemeyi tercih eder ki bu gözlemleri sonucu yaptığı çıkarımlar karşısındakine yeri geldiği zaman soğuk terler döktürebilir.
Godfather gözlemlerini bilgi ve öngörü çerçevesinde sürdürür. Edindiği bilgiyi ne zaman açığa çıkarmasını gerektiğini bilir. Hatta çoğu zaman bilgisini bir güç olarak kullanılır. Rakiplerinin veya dostlarının ne yaptığını sıkıca takip eder. Bu takip sonucunda birçok bilgi sahibi olur ve bunu onlara karşı kullanır. Godfather çok iyi bir algı yönetimine sahiptir. Rakiplerine onlar hakkında bildiği şeyleri asla belli etmez ve kendisinin güçsüz görünmesine çoğunlukla göz yumar. Bu onların eğer varsa ihanet etme isteklerini ortaya çıkarmasına sebep olur ve bu durum gerçekleştiğinde çok hızlı tepki vererek rakiplerini darmaduman eder.
Algı yönetimi konusunda çok başarılı yetenekleri vardır. Kimi zaman düşmanlarının en yakın ortağıymış gibi davranır ve buna çok uzun süre boyunca devam eder. Bu sözlerini şu şekilde öğütlemiştir: “Arkadaşlarını yakınında tut, düşmanlarını daha da yakın.”Böylelikle kendisine ihanet edenler hakkında daha kesin yargılara varabilir. Bu stratejiyi dostları için de kullanmaktan çekinmez. Çünkü her zaman en yakın dostlarını gözlemlemek zorundadır. Onların kendisine sunacağı bilgilerden çoğunlukla önceden haberdar olur ve dostlarının kendisine aktardığı bilgileri dikkatlice dinler. Eğer çelişkili bir durum sezerse dostlarını cezalandırmaktan çekinmez. Çünkü bunu yapılan işe saygısızlık olarak nitelendirir.
Godfather kendisine ihanet edildiğini anladığında bile çok büyük tepkiler vermez. Genellikle duygularını kendine saklar ve hiçbir zaman işi kişisel olarak algılamaz.Bu konuda duygusal olmamayı ve öfkesini kullanmayı çok iyi bilmiştir hatta şu sözler onun bu konudaki düşüncelerini çok iyi açıklar. “Zaman dostundur, ona ortağınmış gibi davran. Öfkeni bir strateji olarak kullanacağın tek zaman öfkeli olmadığın, iyi prova aldığın, belli bir amacı olan ya da seni zor duruma sokmayacak zamandır. Öfkeyi bir araç olarak kullan bir duygu olarak değil.” Aynı şekilde insanı yanlış yapmaya sürükleyebilecek olan nefret duygusu için de ailesine şu tavsiyeyi vermiştir. “Asla düşmanlarından nefret etme. Bu senin yargılarını etkiler.”
Godfather’ı dost konusunda çok hassas davranan bir lider olarak tanıyoruz. Kendisinden yardım istenildiğinde geri çevirmeyi sevmeyen ve olabildiğince yardım eden koruyan kollayan bir yapısı vardır. Fakat tabii ki onun da yardım ederken kendine göre prensipleri var ve bu yüzden insanlar ona Don Corleone demeyi uygun buluyorlar. Birisi ondan yardım istediğinde yardımı gerçekleştirmek için arkadaşlık teklif etmeyi tercih ediyor ve karşısındakinin onu Godfather olarak kabul ettiğini görmek istiyor. Yaptıklarının karşılığında da kendi sözleriyle “Birgün, belki o gün hiç gelmeyecek, bana hizmet etmen için seni çağıracağım.” diyor. Bu sayede Godfather uzun vadede kendi etki ağını arttırıyor. Kurduğu bu ağ(network) sayesinde otoritesini daha da sağlamlaştırabiliyor çünkü rakiplerinin elinin uzanamayacağını düşündüğü yerlerde kendisini ziyadesiyle hissettirebiliyor. Yeni bir girişimde bulunduğunda güçlü ilişkilerini kullanarak başarılı bir iş kurabiliyor.
Her lider gibi Godfather’da çalıştığı insanların potansiyellerinin açığa çıkmasına olanak sağlıyor. Bu sayede işlerini daha da büyütebiliyor ve kendisi için çalışan, sadık ve dürüst insanlar yetiştiriyor. Fakat Godfather çalıştığı insanların yaptıkları işlerin farkında olmasını ve bunun sorumluluklarını yerine getirmesini istiyor. Çünkü biliyor ki en küçük hata veya zayıflık göstergesi düşmanları tarafından değerlendirilip ona karşı kullanılabilir. Zira filmde de bu zayıflıklar kendisine karşı suikast düzenlenmesine sebep oluyordu.
Godfather’ı dünyaca ünlü bir lider yapan diğer özelliğiyse “reddetmeyecekleri bir teklif” sunma konusundaki başarısından geliyor. İyi bir lider güçlü bir pazarlık yapabilme kabiliyetine sahip olmalıdır. Pazarlığa zayıf bir teklifle başlayıp karşısındakinin de bu pazarlığa oturmasını beklemez. Onlara ilk etapta sağlam ve en iyi teklifinde bulunur ve istediğini almasını bilir. Godfather karşıdakinin ne istediğini anlayabilen ve kendi isteğini iyi ölçebilen bu bağlamda teklifini doğru sunabilen bir yapıya sahiptir.
Godfather’da bir diğer dikkat çekici olay ise gücü elde etme şekli ve güç değişimi. Donemekliye ayrılmaya karar vermeden önce diğer rakipleriyle huzur ve barış ortamı sağlıyor. Hepsiyle iyi geçinmeye isteklerine uygun davranmaya başlıyor. Bu barış ortamında görevi devralacak oğluna kendi içinde konumunu devrediyor. Yerine geçen yeni Don ise babasının diğerlerine verdiği sözleri yıkarak bütün rakiplerini ortadan kaldırıyor ve kendi gücünü herkese ispatlamış oluyor. Bu olaylardan sonra etrafındaki insanlar artık kime Godfather demesi gerektiğini öğrenmiş oluyor.
Her ne kadar üçer saatlik uzun filmler olsa da bu bilgiler doğrultusunda filmleri tekrar izlediğinizde tüylerinizi diken diken eden bir sürü sahneyle karşılaşıyorsunuz. Marlon Brando, Al Pacino ve Robert De Niro’nun muhteşem oyunculuklarıyla bir liderin duygularını, davranışlarını ve tepkilerini daha iyi ölçebiliyorsunuz.